Sunday, November 08, 2009

dülger balığı bir masalın sonunda görülmüş dediler. arastirdim baktim hakikaten oyle. buyrun burdan yakın:

bir balık, ki dülger balığı diye bilinirdi bi’ zamanlar,

kayıp düşüvermiş kumların üstüne, kurtulmuş paramparça olan

‘bi zamanlar sandığı’ ndan.

pimano

önce kumlara bulanmış dokunulmayı bekleyen dülger balığına kör,

bi’ kısaçöp daha çektiğini düşünecek olmuş.

sanki dülger balığının dualarını kabul etmiş gibi Tanrılar,

hani şu pimano’ya çok da yardımcı olmayanlar,

insafa gelmişler son bir kez daha ve gösterivermişler

dülger balığını pimano’ya

her nasılsa.

bu olayı duysa biri belki der ki,

hadi canım, saçma! nasıl?

bir diğeri,

tesadüf, der,

sanki tasadüfler gerçekten tesadüfmüş gibi.

bir başkasıysa ancak şunu diyebilir,

masal bu ya.

halbuki pimano dülger balığının varlığını farketmeyi

borçludur gene tesadüf olmayan bir tesadüfe;

çırpınan bedenini kaplayan parlak kırmızı pulların ışıltısına,

ve bir de yalan olmasın,

bu çırpıntının çıkardığı ufacık ama ritmik sese.

O an evren susmuş, dülger balığı konuşmuş:

bi’ zamanlar kendini düşleyen ve bekleyen dostuna

olan sitemini demiş önce pimano’ya.

başkasının derdini dinlemek pimano’ya pek iyi gelmiş

gerçek dünyanın güzelliği evrenin sırrını yenercesine.

kulakları birbaşkasını dinleyebilmenin verdiği huzurla tanışmış dense denir.

bu defa evren değil, zaten hep susan pimano susmuş bir kere daha

ve masala dahil olduğu andan beri konuşan dülger balığı

devam etmiş konuşmaya.

dülger balığı önce harikulade bir biçimde yazılmış ölümünden,

sonra bundan yıllar sonra yazılmaya başlanmış yaşamından bahsetmiş pimano’ya.

sonra bir ağacı sevmeyi öğrenişinden, ama bazen de unutuşundan,

siyahtan, beyazdan, griden,

dülgercikliğinden,

bir zamanlar hiç ayrılmadığı, altı kadar üstü de mavi olan denizinden,

(mavi demişken mavi kuştan),

ferhad’dan, şirin’den ve “şirin’in türkçe gibi güzelliğinden”,

şimdiki çenesi düşüklüğünün aksine susmuş olduğu

birkaç sene, birkaç gün ve birkaç andan,

içinde flüt çalınan bir şarkının hep o kısmında denizinin yükselişinden,

bilmeceden, yedi kiremitten, billur tuzdan,

tekrar mavi kuştan ve unutuştan,

sıcak ışıklardan, sevdalı bulut’lardan ve güneşten

konuşmaktan, bıkıp usanmadan konuşmaktan ama,

koşmaktan, düşmekten, gene koşmaktan,

şıpıdık terliklerden ve kabuk bağlayan yaralardan,

bir insan elinden ve bu elin bir başka elle yapabildiklerinden

kağıttan ve kalemden,

ve daha anlatacakamış ki pimano onu durdurmuş.

dülger balığı dur!

yeni tanımaya başladığı bu dünya pimano’nun kalbine

yabancı olduğu iki duyguyu koymuş:

biri şefkat, biri mutluluk.

pimano adlandıramamış bu duyguları,

içinden bir an animiela geçmiş, bilememiş nedenini,

tesadüf diyesi gelmiş;

başka bir an korku geçmiş,

unutmaya başladığı sonsuzluğunu unutma korkusu.

pimano’nun aşina olacağını bilse biri ağırına gitti bile diyecek,

bu denli açık, bu denli tekin ve çetrefilsiz iki duygunun

gelip kalbine yerleşmesi.

düşünmüş pimano

sen de yıllarca

ben diyeyim bir an.

dülger balığı kendine çok uzun gelen bu sessizliğinin ardından

tekrar açmış ağzını pimano’ya diyeceklerinin sabırsızlığıyla.

önce sıhhatli bir nefes, ardından yeni bir söz:

merhaba

,

2 Comments:

Blogger sevtap said...

okudukça bi şey daha anlıyorum çok güzel yazmişsin..içine bişiler mi sakladın yoksa ben mi çekiyorum bi tarafa anlamadim bu kısmını ama çok sevdim oku oku doymadım daha..

11:22 AM  
Blogger Burcu Büyükünal said...

aaaa ne guzel! aslinda icinde pekcok sey sakli ama eminim senin bulduklarin benim sakladiklarimdan farkli. o daha guzel iste.

ben biseylere gonderme cok yaparim mesela ama bunu anlamayan da kelimeden tat alsin, yani anlamlandiramasa bile o kelimenin okunusunundan fonetiginden zevk alsin isterim. ama baska sey anlasin diye dusunmemistim hic:)

ben de okudukca amma kisa yazmisim diyorum. anlam olarak cok uzun bir sureci iceriyor halbuki.

12:02 AM  

Post a Comment

<< Home