dülger balığı gözyaşını yalayabiliyormuydu?
bir sabah içinde bir sıkıntıyla uyandı dülger balığı. uyanmak istemedi aslında ama uyandı. neden uyanmak istemediğini ve neden içinin sıkıldığını bilemedi o sersemlik anında. zaten sersem olmasa da bilemezdi. insan oyle sersem olur ilk uyanma anında da sonra rüyayı hatırlayınca ne hissedeceğine karar verebilir ya, dülgerciğe olamazdi iste bu. artik nedenini anlatmama gerek kalmayacak kadar tanıyorsunuz siz de onu. neyse.
dülgerciğimin bu şaşalama anı da kısa surdu, unutuverdi gitti gene. ama o iç sıkıntısı hala yerinde duruyordu. hani şeker portakalındaki zézé'nin kalbinde dururdu ya hep o kurbağa, onun gibi. gerçi o kurbağa bir dosttu da bu iç sıkıntısı kötü birşeydi. kahvaltı yaparken lokmalar boğazından geçmiyor, yemek borusu şiştikçe şişiyordu sanki. sen bu kadar detayı nerden biliyorsun diye soracak olursanız cevabım hazır. çok iyi hatırlıyoum kiii, ona, emirgana gidelim, dediğim gün benimle gelmeyişine hiçbir bahane uydurmamıştı ama sonra bu meseleden bahsetmişti. ben de bu yüzden gelmediğini sanmıştım. gene neyse...
doğru dürüst kahvaltı yapamadan başlamıştı güne. iki saattir lafı dolandırdığımın fakındayım da bir türlü istediğim yere gelemiyorum. hani biri size çok komik bir fıkra anlatır da siz onu arkadaşınıza anlatmaya kalktığınızda fıkranın gerisini bi türlü hatırlayamadığınız için lafı dolandırır durursunuz ya, onun gibi iste. çok üzgünüm ama sanırım unuttum gerisini. konu aslında bu sıkıntının dülgerciğimi ağlatıp ağlatmadığıyla ilgiliydi.
dülger balığı ömründe ilk ve belki son defa ağlamış mıydı o sabah?
uyanmak istemeyişinin nedeni rüyasında kendini bir martının midesinde, onunla birlikte uçuyor görmesi miydi?
uyandığında içindeki sıkıntının nedeni rüyanın sonunda bir avcının martıyı kurbağasından vurması mıydı?
dülger balığının "belki de" ağlamasının nedeni de kurbağası ölen martının dülgerciğimle birlikte intihar etmesi miydi?
eğer o gün ağlamışsa minik dülgercik, gözlerinden akan su deniz suyu kadar tuzlu muydu?
işte bunları hatırlayamıyorum.
üzüm üzüme baka baka kararırmış.
...
birgün zézé uyandığında kalbindeki kurbağaya günaydın demek istemisti de cevap alamamıştı. o anda anlamıştı artık büyümesi gerektiğini ve kurbağasının da bu yüzden gittiğini.
belki ben bunu da uyduruyorumdur yahut yanlış hatırlıyorumdur.
en başından beri bu dülger balığı hikayesini de uydurduğumu sananlara söyleyecek sözüm var:
siz benden daha çok kararmışsınız üzüme baka baka.
dülgerciğimin bu şaşalama anı da kısa surdu, unutuverdi gitti gene. ama o iç sıkıntısı hala yerinde duruyordu. hani şeker portakalındaki zézé'nin kalbinde dururdu ya hep o kurbağa, onun gibi. gerçi o kurbağa bir dosttu da bu iç sıkıntısı kötü birşeydi. kahvaltı yaparken lokmalar boğazından geçmiyor, yemek borusu şiştikçe şişiyordu sanki. sen bu kadar detayı nerden biliyorsun diye soracak olursanız cevabım hazır. çok iyi hatırlıyoum kiii, ona, emirgana gidelim, dediğim gün benimle gelmeyişine hiçbir bahane uydurmamıştı ama sonra bu meseleden bahsetmişti. ben de bu yüzden gelmediğini sanmıştım. gene neyse...
doğru dürüst kahvaltı yapamadan başlamıştı güne. iki saattir lafı dolandırdığımın fakındayım da bir türlü istediğim yere gelemiyorum. hani biri size çok komik bir fıkra anlatır da siz onu arkadaşınıza anlatmaya kalktığınızda fıkranın gerisini bi türlü hatırlayamadığınız için lafı dolandırır durursunuz ya, onun gibi iste. çok üzgünüm ama sanırım unuttum gerisini. konu aslında bu sıkıntının dülgerciğimi ağlatıp ağlatmadığıyla ilgiliydi.
dülger balığı ömründe ilk ve belki son defa ağlamış mıydı o sabah?
uyanmak istemeyişinin nedeni rüyasında kendini bir martının midesinde, onunla birlikte uçuyor görmesi miydi?
uyandığında içindeki sıkıntının nedeni rüyanın sonunda bir avcının martıyı kurbağasından vurması mıydı?
dülger balığının "belki de" ağlamasının nedeni de kurbağası ölen martının dülgerciğimle birlikte intihar etmesi miydi?
eğer o gün ağlamışsa minik dülgercik, gözlerinden akan su deniz suyu kadar tuzlu muydu?
işte bunları hatırlayamıyorum.
üzüm üzüme baka baka kararırmış.
...
birgün zézé uyandığında kalbindeki kurbağaya günaydın demek istemisti de cevap alamamıştı. o anda anlamıştı artık büyümesi gerektiğini ve kurbağasının da bu yüzden gittiğini.
belki ben bunu da uyduruyorumdur yahut yanlış hatırlıyorumdur.
en başından beri bu dülger balığı hikayesini de uydurduğumu sananlara söyleyecek sözüm var:
siz benden daha çok kararmışsınız üzüme baka baka.
1 Comments:
"yalayabiliyor (boşluk) muydu?" :):):)
Post a Comment
<< Home