dülger balığı mı burcu'dan çıktı, burcu mu dülger balığından ?
bu pazar sabahı, her pazar sabahı gibi-hatta öğlen demeli- önce sıkıcı sanılacak, sonradansa huzur dolunacak kadar sıradan. burnumuzun dibindeki karşı dairenin açık balkon kapısından ve burdan duyamadığım daha pek çok kapıdan içimi mutluluk dolduran şenşakrak bir ses geliyor. bir insan, herhangi bir, şekerini attıktan sonra çayına, çay kaşığını şıngırdata şıngırdata karıştırıyor çayla şekeri, acıyla tatlıyı, bedenle ruhu. maddeyle maneviyatı. ‘sen’le ‘ben’i. çayda çözünen şeker dünya üzerinde bir insan kadar sıradanlaşıyor, görünüşte yok oluyor belki ama hepiniz biliyorsunuz ki ağzınızı tatlandırışıyla duruyor orda. karışırken çıkardığı ses bardakla çay kaşığının, az sonra tadılacak huzurun neşeli çığırtkanları. sahurdan evvel geçen ramazan davulcusu misali.
bu hayat dolu merasim sırasında belki güzel bir şarkı duyuluyor ilkelliğinize inat dvd çalardan. belki yalnız başına çayını yudumlayanların gözleri doluyor ‘gene de mutluluktan’.
benim balığım, balık dostum, dülger dostum şimdi hayatta olmasa bile içime dolan bu yaşamak duygusunda sonsuz hayatının sıradan bir pazar sabahını yaşıyor. belki güneyde 26 derecelik sıcak denizlerde, belki bu tarafların daha serin daha pis sularında kuyruğunu sallıyor, suda süzülüyor havada süzülür gibi.onun içinde ise hiç tarif etmediği bir yaşamak içgüdüsü var şimdi ve ben de bu iç güdüde yaşıyorum sonlu hayatımı. ölümlü hislerim bu tarif edişte ölümsüzleşiyor sanki, ben öldükten sonra kullanılmadığı için kapatılacak olan sayfam kapatılana dek. içimdeki sonsuz yalnızlık duygusundan sıyrılıyorum azıcık ve yudumluyorm çayımı, dülger dostum aklımda.
hayali bir arkadaşı olan küçük bir çocuk değilim artık. çocukken de olmadım zaten.
ve oldum olası kekremsi buldum şekersiz çayın tadını.
bu hayat dolu merasim sırasında belki güzel bir şarkı duyuluyor ilkelliğinize inat dvd çalardan. belki yalnız başına çayını yudumlayanların gözleri doluyor ‘gene de mutluluktan’.
benim balığım, balık dostum, dülger dostum şimdi hayatta olmasa bile içime dolan bu yaşamak duygusunda sonsuz hayatının sıradan bir pazar sabahını yaşıyor. belki güneyde 26 derecelik sıcak denizlerde, belki bu tarafların daha serin daha pis sularında kuyruğunu sallıyor, suda süzülüyor havada süzülür gibi.onun içinde ise hiç tarif etmediği bir yaşamak içgüdüsü var şimdi ve ben de bu iç güdüde yaşıyorum sonlu hayatımı. ölümlü hislerim bu tarif edişte ölümsüzleşiyor sanki, ben öldükten sonra kullanılmadığı için kapatılacak olan sayfam kapatılana dek. içimdeki sonsuz yalnızlık duygusundan sıyrılıyorum azıcık ve yudumluyorm çayımı, dülger dostum aklımda.
hayali bir arkadaşı olan küçük bir çocuk değilim artık. çocukken de olmadım zaten.
ve oldum olası kekremsi buldum şekersiz çayın tadını.
0 Comments:
Post a Comment
<< Home